Sunday, March 15, 2009

çikolata

yine bir pazar sabahı yıldız parkında kahvaltı. bu kez hava açık. güneşli ve serin... yaklaşık 200 kişi. adımız Suffa olsun dendi. mütedeyyin bayan üniversite ögrencileriyiz. ortak davamız Filistin... eski dostlar da var. yeni insanlarla tanışıyorum. en önemlisi ve hiç unutmayacağım Filistinli Sucud. onun masasına geciyorum. Arapca konusarak soru sorduğumda önce çok şaşırıyor. sonra sohbet ediyoruz. Türkçe öğrenmek istiyormuş fakat herkes onunla ingilizce konusuyor. yaklasık 3 saat hasbihal ederek ettigimiz kahvaltı musiki faslıyla sona eriyor. ardından Sucud ve birkaç arkadaşla Çengelköy'e geçiyoruz. mekanımız bir arkadaşın tavsiyesi üzerine geldiğimiz, Çikolata-Kahve...

Kapıdan girerken önce kahve kokusuyla çarpılıyoruz. bir arkadaş kendini ortaçağda hissettiğini söylüyor. Belki o kadar değil ama 100 yıl gerisine gitmiş kadar oldum. duvardaki eski fotoğraflar ve plak müzikleri o hissi veriyordu. Bir köşede duran çevirmeli antika telefonu kaldırdığımda dıııd sesini duyunca da çok şaşırdım. Hakikaten zamanda yolculuğa çıkmış gibiydim. her köşede ayrı bir detay gözüme çarpıyordu ve o ufacık dükkan genişledikçe genişliyordu sanki. halbuki o kadar küçüktü ki oturacak yer bulamakta zorlandık. bu arada sıcak çikolata ve kahvelerimiz yapılıyordu. Arkadaşlar karabiberli çikolata içtiler. Bense acıyla pek aram olmadığımdan bu aşina olmadık lezzeti denemekten kaçındım. Daha sonra frambuazlı, kahveli, fıstıklı çikolataların tadına baktık. çikolatadan yapılmış satranç taşları da enteresandı. aklınıza hayalinize sığmayacak kadar çok çeşit. Çikolata nasıl birşey ki yedikçe yiyesi geliyor insanın. mutlu ediyor insanı. Dükkan sahibinin içtenliği de ortama ayrı bir hava kattı. Sonuçta hepimiz mutlu ayrıldık.