Friday, February 12, 2010

bir Cuma günü

her yolculuk sonrası bir şeyler yazasım gelir. Demek ki yazabilmek için bazen yolculuk yapmam gerekiyor.Small Tits Virgin Pussy Barely Legal Nubiles Kacey 18 Young Porn
"Ankara Terminaline gelmiş bulunmaktayız. Hava sıcaklığı sekiz derece." Saat akşamın sekizi. Anonsu duyunca son beş sayfası kalmış olan elimdeki kitabı metroda bitirmek üzere çantama koyuyorum. yazarı Mustafa Kutlu, adı Huzursuz Bacak. yaşanmış ve yaşanma ihtimali yüksek olayları konu alan içimizden bir hikaye. bir akademisyen gözüyle istanbul. 163 sayfalık kitabı beş saatte bitirememin nedeni, yorulunca takıldıgım film: güneşi gördüm. çocukların en küçük kardeşleri Serhatı yıkamak için çamaşır makinesine attıkları sahneden sonra midem bulandığı için kapatıyorum bu filmi. bu arada 2,5 senedir otobüslerde gelişen teknolojiyi adım adım izlediğimi farkettim. 2,5 senede kendimde gelişen ne oldu acaba? ilim ve istanbul: benim için ayrılmaz ikili haline geldi. öğleyin Üsküdar'da bir terastan istanbulu izlerken bunu düşünüyordum. Saat 12:30 idi ezanlar yükselirken. karşımda deniz ve çiseleyen yağmur. sağımda Mihrimah, solumda Valide Sultan. müezzinleri paslaşıyor adeta. ve her köşede yükselen minareden ayrı bir sada yankılanıyor. Üsküdar'ın bu manevi havasını seviyorum. Cuma saatini kuşbakışı izliyorum. Selimağa Camiinin dış kapısı önüne kilimler seriliyor. esnaf, polis, işçi herbiri kilimin bir köşesine duruyor. camiiler yavaş yavaş doluyor, caddedeki erkek nüfusu azalıyor ve sanki başı örtülü insan sayısı artmış gibi görünüyor. önce bir koşturmaca hakim, sonra bir an sukunete bürünüyor ortalık. Ramazan'daki iftar saati gibi. o sükunet anında tüm mevcudat kulluğunu hatıra getiriyor. işte o icabet vaktinde içimden geçen dua: bu şehre, bu memlekete, bu dünyaya hizmet eden biri olabilmek. tersine bir sıralamada mümkün. o esnada Selimağa'nın önüne park etmiş bir ambulans gözüme ilişiyor. hastası yok belli ki şöförü namaz için inmiş. cemaat dağılınca o da hareket ediyor. hava yeniden soğuyor, içeri geçiyorum. sabah iyiydi oysa. İstanbul'un havasına ve kızına güvenilmezmiş demişti bir arkadaş. havasına güvenilmediği tecrübeyle sabit. kızına neden güvenilmezmiş merak ettim doğrusu. her neyse İstanbul'u ve bendeki anılarını seviyorum. Valide Sultan karşımda. her seyahat öncesi olduğu gibi yine uğruyorum bu sefer öğle namazı için. ilk defa evi özlemeden gidiyorum sanırım. çünkü tam bir hafta önce aynı yolların aksi istikamette üzerinden geçmekteydim. kapıyı ufaklık açıyor şaşkın bir halde. beni beklemiyormuş. sana çikolata getirdim diyorum. burun kıvırıp bilgisayarın başına dönüyor. üstüne üstlük üç günlüğüne evin nüfusunu artıracağım için şikayet ediyor...